nkgoo koyu2

Lev enzelna nedir? 3 farklı anlamı

Lev enzelna nedir? 3 farklı anlamı

Lev enzelna nedir? 3 farklı anlamı, Hangi anlamlarda kullanılmıştır? Anlamı, türkçe okunuşu, tefsiri

Lev enzelna nedir?

Lev enzelna ifadesi Arapça’da “لَوْ أَنزَلْنَا” olarak yazılır ve Türkçeye “Eğer indirseydik” veya “Eğer indirilseydi” gibi anlamlarla çevrilebilir.

Bu ifade Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetlerinde kullanılır ve genellikle bir durumun, olayın veya bir isteğin gerçekleşmesi halinde neler olabileceğini ifade etmek için kullanılır.

Kur’an‘daki bu ifade, birçok ayette farklı bağlamlarda kullanılmıştır ve genellikle bir düşünce deneyini veya bir öğretiyi ifade etmek için kullanılır.

Vel enzelna ne demek?

Dinimizde Kur’an-ı Kerim’de Haşr Suresinin 20 ila 24. sureleri Vel enzelna olarak bilinmektedir.

59. Sure olan ve Nadir Suresi olarak da bilinen Haşr Suresi 24 ayettir.

Surenin muhteviyatından anlaşıldığına göre sure Medeni bir suredir.

Lev enzelna Kur’an-ı Kerim’de hangi anlamlarda kullanılmıştır? 3 farklı anlamı

“Lev enzelna” ifadesi Kur’an-ı Kerim’de çeşitli ayetlerde farklı bağlamlarda kullanılmıştır.

Bu ifadenin kullanıldığı bazı ayetler ve anlamları

Bir Ayetin Geçmişe İndirilmesi Konusu 

Bu ifade, Allah’ın bir ayeti veya bir mucizeyi insanlara gönderdiği, ancak insanların bu ayeti veya mucizeyi kabul etmedikleri veya inkâr ettikleri durumlarda kullanılır.

Bu, insanların Allah’ın gönderdiği hakikatlere nasıl tepki verdiklerini göstermek amacıyla kullanılır.

Örnek Ayet

Kur’an’da bu bağlamda kullanılan bir örnek ayet şudur: “Lev enzelna hazel Kur’âne alâ cebelın leraeytehû hasıyetem mütesaddıetem min hâşiyetillâh.” (Haşr Suresi, 21. Ayet)

Bu ayet, eğer Kur’an’ı dağlara indirseydik, dağların Allah korkusuyla sarsılacağını ifade eder.

Tevhit ve Allah’ın Gücünün Vurgulanması 

Bu ifade, Allah’ın gücünü ve kudretini vurgulamak, insanları düşündürmek ve Allah’ın insanlar üzerindeki kontrolünü göstermek amacıyla kullanılabilir.

Örnek Ayet

“Lev enzelna hâzel Kur’âne alâ cebelıl leraeytehu hasıyetem mütesaddedden müttesıyeten min hâşiyetillâh.

Ve tılkel emsâlu nadribuha lînnâsi leallehum yetefekkerûn.” (Haşr Suresi, 21. Ayet) 

Bu ayet, eğer Kur’an’ı dağlara indirseydik, dağların Allah korkusuyla sarsılacağını ve insanların düşünmeleri için böyle örnekler verildiğini ifade eder.

Kur’an’ın Önemi ve Üstünlüğü 

Bu ifade aynı zamanda Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğu, insanlara rehberlik etmek ve uyarıcı bir mesaj içerdiği konularında da kullanılır.

Kur’an’ın insanların hayatında ne kadar büyük bir etkiye sahip olduğunu vurgular.

Örnek Ayet

“Lev enzelna hâzel Kur’âne alâ cebelın leraeytehû hasıyetem mütesaddıetem müttesıyeten min hâşiyetillâh.

Ve tilkel emsâlu nadribuha lînnâsi leallehum yetefekkerûn.” (Haşr Suresi, 21. Ayet)

Bu ayet, Kur’an’ın önemini vurgulamak için kullanılır ve insanların düşünmeleri ve anlamaları için örnekler sunar.

Bu ifade, Kur’an-ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde farklı bağlamlarda kullanılarak farklı mesajları iletmek için kullanılır. Her ayetin bağlamı ve anlamı, ifadenin kullanıldığı ayete göre değişebilir.

Haşr suresi okursak ne olur?

Haşr Suresi, Kur’an-ı Kerim’deki 59. suredir ve toplam 24 ayetten oluşur.

Bu sure, Mekke döneminde inmiştir ve çeşitli konuları ele almaktadır, özellikle Mekke’nin fethi sonrası ganimetlerin nasıl dağıtılması gerektiği hakkında bilgi verir.

Haşr Suresi’ni okumak veya onun anlamını anlamak, İslam’da bir ibadet veya dua olarak kabul edilmez, ancak Kur’an’ın bir parçası olarak okunması ve anlaşılması İslam inancına göre önemlidir.

İslam inancına göre Kur’an, Allah’ın kelamıdır ve Müslümanlar için rehberlik kaynağıdır. Haşr Suresi’nin okunması, kişinin dini bilgisini ve anlayışını artırabilir.

Haşr suresi kaçıncı süre?

Haşr Suresi Kur’an-ı Kerim’deki 59. suredir.

Lev enzelna türkçe okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim

Lev enzelnâ hâzâlkurâne ‘alâ cebelin leraeytehu haşi’an mutesaddi’an min haşyetillâhi ve tilkel emsâlu nadribuhâ linnâsi le’allehum yetefekkerûn.

Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ hu ve’âlimu-lgaybi ve-şşehâde(ti)(s) huverrahmânurrahîm.

Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huvelmeliku-lkuddûsu-sselâmu-lmu/minu-lmuheyminu-l’azîzu-lcebbâru-lmutekebbir subhânallâhi ‘ammâ yuşrikûn.

Huvallâhul hâlikul bâriul musavviru lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehu mâ fîssemâvâti vel-ardi vehuve-l’azîzulhakîm. (Haşr 21-22-23-24)

Lev enzelna anlamı

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

Eğer biz, bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün.

İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz.

O, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah’tır. Gaybı da, görünen âlemi de bilendir. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir.

O, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır.

O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah’tır.

Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.

O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah’tır. Güzel isimler O’nundur. Göklerdeki ve yerdeki her şey O’nu tesbih eder.

O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. ” (Haşr Suresi, 21-22-23-24)

Lev enzelna tefsiri

21 : Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağın tepesine indirseydik, sen onu Allah korkusundan başını eğip paramparça olduğunu görürdün. Biz bu misâlleri insanlara veriyoruz ki, etraflıca düşünüp gerekli dersi alsınlar.

Bu misâle göre, şayet Kur’an büyük bir dağ üzerine indirilmiş ve dağa öyle bir şuur verilmiş olsaydı, göğe doğru başkaldırmış o ulu dağ, bütün katılığına rağmen Allah korkusu altında son derece etkilenir, her türlü itaatsızlığı bir kenara atarak çatlayıp paramparça oluncaya kadar ilâhî emirlere boyun eğerdi.

O halde sahip kılındığı akıl ve şuur kabiliyeti ile o ilâhî emâneti yüklenen, bir taraftan cehennem ateşi, diğer taraftan cennet nimetleriyle kuşatılmış olarak istikbale doğru gitmekte olan insanların bundan daha fazla etkilenmesi ve uyanık olmaları gerekir.

Fakat ne yazık ki, o çok zalim ve çok cahil olan insan, bundan müteessir olmamakta, Allah’tan korkmamakta, O’na saygı duymamaktadır.

Ayrıca Allah’ın hukukunu, nefislerinin vazife ve istikbalini unutmakta, iyilik ve kurtuluş yollarını düşünemez duruma gelmektedirler.

Hz. Mevlânâ’nın anlattığı şu hikâye, Allah’ın kelâmı ve zikri karşısında insanın bu derin gafletini ne güzel gözler önüne serer:

“Bir köylü öküzünü ahıra bağlamıştı. Bir arslan geldi, öküzü yedi ve onun yerine geçti oturdu. Köylü, gece vakti ahıra girdi, öküzünü bağladığı tarafa gitti.

O aptal kişi, etrafını eliyle yoklayarak öküzünü arıyordu. Öküzünü ararken arslanı buldu. Elini, orasına burasına sürmeye, bazan sırtını, bazan yanını, böğrünü yoklamaya, elini yukarı, aşağı gezdirmeye başladı.

Arslan, kendi kendine diyordu ki: «Eğer fazla aydınlık olsaydı, bu za­vallı adamın ödü kopar, yüreği kan kesilirdi.

Şimdi şu gece vakti, beni kendi öküzü sanıyor da, rahatça oramı bu­ramı kaşıyor.» Cenab-ı Hak buyurdu ki: «Ey aldanmış kör kişi! Adımın zikr edilmesinden Tûr dağı paramparça olmadı mı? (bk. A’râf7/143)

Uhud dağı benim büyüklüğümü anlasaydı, paramparça olur, gönlü kanla dolardı.» Allah’ın mübârek adını babandan, anandan işitmiş olduğun için, gaflet içinde habersizce ona sarılmışsın.

Taklide uymadan, Allah’ın adının hakîkatinden haber alsan, incelir, erirsin; hatif gibi belirtin bile kalmaz. Seni korkutmak için anlattığım bu hikâyeyi dinle de, taklide uy­manın nasıl bir afet olduğunu anla.” (Mesnevî, 503-513. beyit)

Dolayısıyla verilen bu gibi misallerin hedefi, insanların düşünüp istifade etmelerini sağlamak; muşahhas örneklerden hareketle aklî ve fikrî mânaları kavrayıp, geçmiş ve geleceklerini düşünmeye yönlendirmek; Allah’ın sonsuz azamet ve kudreti huzurunda eğilerek yarın kadar yakın olan âhiret için hazırlanıp ateşten korunmalarına yardımcı olmaktır.

22 : O Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur! Duyuların algı sahası dışında kalan şeyleri de, duyuların algı sahasına giren şeyleri de bilir. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir.

23 : O Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur! O Melik’tir, Kuddûs’tür, Se­lâm’­dır, Mü’min’dir, Müheymin’dir, Aziz’dir, Cebbâr’dır, Mütekeb­bir’dir. Allah, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok uzaktır, yücedir.

24 : O Allah Hâlık’tır, Bârî’dir, Mûsâvvir’dir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nu tesbih eder. O, Azîz’dir, Hakîm’dir.

Korkusundan o haşmetli, o kuvvetli ve sağlam dağların bile titreyip baş eğerek paramparça olacağı Yüce Allah, kendisini bir kısım isim ve sıfatlarıyla tanıtmaktadır.

Bunlara Kur’an dilinde “el-Esmâü’l-Hüsnâ” denilir. (bk. A’râf7/180) Burada bu güzel isimlerden şunlara yer verilmektedir:

(Hû ): O.

(Allah ): Rabbimizin özel ismi; bütün isim ve sıfatlarını kendinde toplayan en büyük ismi.

(Âlim ): Görülen veya görülmeyen, gizli veya açık her şeyi en iyi bilen.

(Rahmân ): Nihâyetsiz merhamet sahibi; rahmetiyle her varlığı kuşatan.

(Rahîm ): Çokça merhamet eden, yaratıkların tüm ihtiyaçlarını gideren.

(Melik): Hükümdar, sultan, padişah; hâkimiyetin mutlak sahibi; görünen ve görünmeyen taraflarıyla tüm kâinatın hakiki ve yegâne mâliki,

(Kuddûs ): Her türlü eksiklikten uzak, mutlak kemal sahi­bi, yaratılmışların tasavvur ve tasvirine sığmaz; tertemiz olan ve tertemiz kılan.

(Selâm ): Her türlü kusur ve afetlerden sâlim olan; selâmetin kaynağı, esenlik veren, selâmete çıkaran.

(Mü’min ): Güven veren, emniyete kavuşturan, kendisine güvenilen, va’dine itimat edilen, gönlünü imana açanlara iman veren, kendisine güvenenleri korkudan emin kılan.

(Müheymin): Koruyup kollayan, görüp gözeten, yöneten ve denetleyen, kâinatın mutlak hâkim ve idarecisi.

(Azîz ): Üstün kudret sahibi, mağlup edilemeyen mutlak güç sahibi, ye­gâne galip, izzet ve şânın asıl sahibi ve kaynağı.

(Cebbar): İradesine sınır olma­yan, istediğini her durumda yapabilen, hükmüne ve yetkisine karşı konulamayan, yaratılmışların halini iyileştiren, yaraları saran, dertlere derman olan, erişilemez, yüceler yücesi, güç ve azamet sahibi.

(Mütekebbir ): Büyüklüğü apaçık olan, azametini ortaya koyan, büyüklük ancak kendisine yaraşan, büyüklükte eşi olmayan,

(Hâlık ): Takdir ettiği gibi yoktan yaratan.

(Bâri’): Örneği olmadan yaratan, yaratıklarını düzgün ve âhenkli kılan, ya­ratmanın tüm safhalarındaki inceliklerin asıl kaynağı.

(Mûsâvvir ): Şekil, biçim ve özel­lik veren, varlıkların maddî-manevî, duyularla idrak edilen edilemeyen tüm şekil ve hususiyetlerini belirleyen.

(Hakîm ): Bütün hükümleri ve işleri yerli ye­rince ve sağlam olan; hüküm ve hikmet sahibi.

Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Kim sabaha çıktığında üç defa (Eûzü billâhi’s-semî’i’-l alîmi mine’ş-şeytani’r-racim) «Kovulmuş şeytandan her şeyi işiten ve bilen Al­lah’a sığınırım» deyip de Haşr sûresinin sonundan üç âyet-i kerîme okuya­cak olursa, Allah ona akşam oluncaya kadar dua edecek yetmiş bin melek gönderir.

Şayet o gün ölürse şehîd olarak ölür. Her kim bunu akşamleyin oku­yacak olursa, onun için de aynı şey söz konusudur.” (Tirmizî, Sevâbü’l-Kur’an 22 )

Unutmamak gerekir ki, göklerde ne var yerde ne varsa hepsi, tüm varlıklar, isim ve sıfatları haber verildiği şekilde olan Allah’ı kesintisiz tesbih etmektedirler.

Akıl sahibi insana düşen de Allah Teâlâ’yı tanıyabildiği kadar tanımak; bütün güç, kuvvet, istidat ve imkânlarıyla O’na kul olabilmektir.

O’nu zikir, tesbih ve tefekküre gark olmuş selim bir gönle erişebilmektir.

İnsanın, yarın Allah’ın huzurunda vereceği imtihan için bu husus çok büyük bir öneme sahiptir. Kulun hazırlanması gereken en büyük imtihan da zâten budur.

admin

İlgili yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.