nkgoo koyu2

Yüreği soğuyanın savaşı biter ne demek?

Yüreği soğuyanın savaşı biter ne demek?

Yüreği soğuyanın savaşı biter ne demek? Anlamı ve sözleri nelerdir? Kime aittir?

Yüreği soğuyanın savaşı biter ne demek?

Yüreği soğuyanın savaşı biter deyimi, bir kişinin bir durum veya olay karşısında artık ilgisini veya isteğini kaybettiğini, coşkusunun azaldığını veya motivasyonunun kaybolduğunu ifade etmek için kullanılır.

Bu ifade, kişinin bir mücadeleyi veya çabayı sürdürme isteğinin azaldığını ve vazgeçme eğilimine girdiğini anlatır.

Yani kişi, motivasyonu kaybolduğunda veya isteği azaldığında, daha fazla çaba harcamamaya karar verdiğinde, yüreği soğuyanın savaşı biter ifadesi kullanılır.

Bu deyim, genellikle bir kişinin pes ettiği veya artık ilgisini kaybettiği bir durumu tanımlamak için kullanılır.

Bu ifade Yahya Kemal Beyatlı’nın şiirlerin den biridir? Şiirde anlatılmak istenen ise,

İnsanların içtenlikle birbirlerine yaklaşmalarının, düşmanlıkları sona erdirebileceğini ve barışın temelinin samimiyet ve dostluk olduğunu anlatır.

Şiirde, “Yüreği soğuyanın savaşı biter” ifadesi, insanların içtenlikle birbirlerine yaklaşmalarının, düşmanlıkları sona erdirebileceğini ve barışın temelinin samimiyet ve dostluk olduğunu anlatır.

Yüreği soğuyanın savaşı biter ne demek?

Yüreği soğuyan ne demek?

“Yüreği soğuyan,” kişinin duygusal olarak soğuk, ilgisiz veya motivasyonsuz hale geldiği bir ifadedir.

Genellikle bir olay veya durum karşısında kişinin ilgisi veya coşkusu kaybolduğunu ifade etmek için kullanılır.

Yüreği Soğuyanın Savaşı biter kime ait?

“Yüreği Soğuyanın Savaşı biter” ifadesi, ünlü Türk şair Yahya Kemal Beyatlı’ya aittir.

Yüreği Soğuyanın Savaşı biter hangi şiir?

“Yüreği Soğuyanın Savaşı biter” ifadesi, Yahya Kemal Beyatlı’nın “Akıncılar” adlı şiirinin bir dizesidir.

Yüreği soğuyanın savaşı biter ne demek

Yahya Kemal hangi şiir anlayışını yansıtır?

Yahya Kemal Beyatlı, Türk şiirinin geleneksel ve klasik özelliklerini modern ve batılı etkilerle birleştiren bir şairdir.

Şiirlerinde tarihi ve milli temaları işlerken aynı zamanda çağdaş bir dil ve anlatım kullanmıştır.

Bu nedenle onun şiir anlayışı geleneksel ve modern öğeleri harmanlayan bir yaklaşımı yansıtır.

Yüreği soğuyanın savaşı biter ne demek?

Yüreği soğuyanın savaşı biter şiiri

Yüreği soğuyanın savaşı biter.
İçi dolu boşa çıkanın savaşı.

İşte, memleket işte, işte, memleket işte!
Ses yok: kumandan asker savaşı!

Yüreği sıcak olanın savaşı baki,
Düşmanı da dostu da muhabbetle yıkar.

Yüreği soğuyanın savaşı biter.
Kardeşçe siperde düşmanı tarar.

Yüreği temiz olanın savaşı baki,
Düşmanı da dostu da muhabbetle yıkar.

Yüreği kirli olanın savaşı biter.
Her işin başı, her işin başı: “Yıkanmak!”

Yüreği soğuyanın savaşı biter şiirinin anlamı nedir? Neye vurgu yapar?

Yahya Kemal Beyatlı’nın bu şiiri, insanların yüreklerinin sıcaklığının, kardeşlik duygularının ve temizliğinin önemine vurgu yapar.

Şiirde, “Yüreği soğuyanın savaşı biter” ifadesi, insanların içtenlikle birbirlerine yaklaşmalarının, düşmanlıkları sona erdirebileceğini ve barışın temelinin samimiyet ve dostluk olduğunu anlatır.

Yüreği soğuyanın savaşı biter şiiri sözleri

Yüreği soğuyanın savaşı biter.
İçi dolu boşa çıkanın savaşı.
İşte, memleket işte, işte, memleket işte!
Ses yok: kumandan asker savaşı!

Yüreği sıcak olanın savaşı baki,
Düşmanı da dostu da muhabbetle yıkar.
Yüreği soğuyanın savaşı biter.
Kardeşçe siperde düşmanı tarar.

Yüreği temiz olanın savaşı baki,
Düşmanı da dostu da muhabbetle yıkar.
Yüreği kirli olanın savaşı biter.
Her işin başı, her işin başı: “Yıkanmak!”

Yüreği soğuyanın savaşı biter ne demek

Yüreği soğuyanın savaşı biter ingilizcesi

Yüreği soğuyanın savaşı biter ifadesinin İngilizcesi: The war of the one with a cold heart ends.

Bu dize, Yahya Kemal Beyatlı’ya ait olan şiirin bir parçasıdır. Şiir, “Akıncılar” adlı eserinde yer alır.

Yüreği soğuyanın savaşı biter hangi kitaptır?

Yüreği soğuyanın savaşı biter ifadesi, ünlü Türk şair Yahya Kemal Beyatlı’ya ait bir dizedir ve “Akıncılar” adlı şiirinin bir parçasıdır.

Ancak bu ifade tek başına bir kitabın adı değil, belirli bir şiirin içeriğine aittir.

Bu şiir, Yahya Kemal Beyatlı’nın eserlerinden biridir.

Yahya Kemal Beyatlı kimdir?

Yahya Kemal Beyatlı, doğum adıyla Ahmed Agâh, (2 Aralık 1884, Üsküp – 1 Kasım 1958, İstanbul), Türk şair, mütefekkir, yazar, siyasetçi ve diplomattır.

Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en büyük temsilcilerinden biridir. Şiirleri Divan edebiyatı ile modern şiir arasında köprülük görevi üstlenmiştir.

Türk edebiyat tarihi içinde Dört Aruzcu’dan biri olarak kabul edilir (Diğerleri Tevfik Fikret, Mehmet Âkif Ersoy ve Ahmet Haşim’dir.).

Sağlığında Türk edebiyatının başaktörleri arasında kabul edilmiş ancak hiç kitap yayımlamamış bir şairdir.

Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde milletvekilliği ve bürokratlık gibi siyasi ve idari görevler üstlenmiştir.

Yahya Kemal Beyatlı Hayatı

İlk yılları

2 Aralık 1884 tarihinde Üsküp’te dünyaya geldi.

Annesi, ünlü divan şairi Leskofçalı Galip’in yeğeni Nakiye Hanım; babası eski icra memuru dönemin belediye başkanı İbrahim Naci Bey’dir.

İlköğrenimine, 1889 yılında Üsküp’te Sultan Murat Külliyesi’nin bir parçası olan Yeni Mektep’te başladı. Daha sonra yine Üsküp’te bulunan Mektebi Edeb’e devam etti. 1892’de Üsküp İdadîsi’ne girdi.

1897 yılında ailesiyle Selanik’e taşındı. Çok sevdiği ve etkilendiği annesinin veremden ölümü onu çok etkiledi.

Babasının tekrar evlenmesi üzerine ailesinin yanından ayrılıp Üsküp’e döndüyse de, kısa süre sonra Selanik’e geri geldi. Esrar takma adı ile şiirler yazdı.

Ortaöğrenimine devam etmek üzere 1902 yılında İstanbul’a gönderildi.

Servet-i Fünûncu İrtika ve Malumat adlı dergilerde, Agâh Kemal mahlasıyla şiirler yazmaya başladı.

Okuduğu Fransızca romanların ve Jön Türkler ‘e duyduğu ilginin etkisiyle 1903 yılında II. Abdülhamit baskısı altındaki İstanbul’dan kaçarak Paris’e gitti.

Paris yılları

Paris yıllarında Ahmet Rıza, Sami Paşazade Sezai, Mustafa Fazıl Paşa, Prens Sabahattin, Abdullah Cevdet, Abdülhak Şinasi Hisar gibi Jön Türkler’le tanıştı.

Hiç dil bilmeden gittiği kentte hızlı bir şekilde Fransızca öğrendi.

15 Mart 1928 tarihli Servet-i Fünun dergisinde Varşova elçisi Yahya Kemal Bey.

1904 yılında Sorbonne Üniversitesi’nde siyaset bilimi bölümüne kaydoldu.

Okulda ders veren tarihçi Albert Sorel’den etkilendi.

Okul hayatı boyunca derslerinin yanı sıra tiyatro ile ilgilendi.

Kütüphanelerde tarih hakkında araştırmalar yaptı.

Fransız şairlerin kitaplarını inceledi. Tarih alanındaki incelemeleri sonucu 1071 yılındaki Malazgirt Meydan Muharebesi’nin Türk tarihinin başlangıcı sayılması gerektiği görüşüne vardı.

Araştırmaları ve sosyal etkinlikleri derslere zaman ayırmasını ve sınavlarda başarılı olmasını engelleyince bölüm değiştirerek edebiyat fakültesine geçti, ancak bu bölümden de mezun olamadı.

Paris’te geçirdiği dokuz yılda tarih bakışı, şairliği, kişiliği gelişti.

İstanbul’a dönüşü

1913 yılında İstanbul’a döndü. Darüşşafaka İdadisi’nde tarih ve edebiyat öğretmenliği yaptı.

Bir süre Medresetü’l-Vaizin’de uygarlık tarihi dersi verdi. Bu yıllarda Üsküp ve Rumeli’nin Osmanlı devletinin elinden çıkması onu derinden üzdü.

Ziya Gökalp, Tevfik Fikret, Yakup Kadri gibi şahsiyetlerle tanıştı.

1916’da Ziya Gökalp’in tavsiyesi ile Darülfünûn’a medeniyet tarihi müderrisi olarak girdi.

Sonraki yıllarda garp edebiyatı tarihi, Türk edebiyatı tarihi derslerini de okuttu.

Hayatının sonuna kadar çok yakın dostu olarak kalan Ahmet Hamdi Tanpınar, onun Darülfünûn’da öğrencisi oldu.

Bir yandan da edebî faaliyetlerini sürdüren Yahya Kemal, Türk dili, Türk tarihi konularında gazete ve dergilerde yazılar yazdı.

Peyam gazetesinde Süleyman Nadi mahlasıyla, Çamlar Altında Muhasebe başlığı altında yazılar kaleme aldı.

1910’dan beri yazmakta olduğu şiirlerini ilk defa 1918 yılında Yeni Mecmua adlı dergide yayınladı.

Türk edebiyatının baş aktörleri arasında yer aldı.

Dergâh dergisi

Mondros Mütarekesi’nin ardından gençleri etrafında toplayarak Dergâh adlı bir dergi kurdu.

Dergi kadrosunda Ahmet Hamdi Tanpınar, Nurullah Ataç, Ahmet Kutsi Tecer, Abdülhak Şinasi Hisar gibi isimler yer aldı.

Yahya Kemal’in yakından ilgilendiği bu dergide yayınlanan tek şiiri Ses Manzumesi’dir.

Ancak dergi için pek çok düzyazı kaleme alan yazar, bu yazılarla Anadolu’da devam eden Milli Mücadele’ye destek verdi ve İstanbul’da Kuvâ-yî Millîye ruhunu canlı tutmaya çalıştı.

Benzer yazıları İleri ve Tevhid-i Efkar gazetelerinde de sürekli yayınlandı.

Mustafa Kemal ile tanışma

Yahya Kemal, Türk Kurtuluş Savaşı’nın Türkler’in zaferi ile sonuçlanmasının ardından İzmir’den Bursa’ya gelen Mustafa Kemal’i tebrik için Darülfünun tarafından gönderilen heyette yer aldı.

Bursa’dan Ankara’ya giderken Mustafa Kemal’e eşlik etti ve ondan Ankara’ya gelmesi için davet aldı.

19 Eylül 1922’de Darülfünûn Edebiyat Medresesi’nin müderrisler toplantısında Mustafa Kemal’e fahrî doktorluk unvanı verilmesini teklif eden Yahya Kemal’in bu teklifi, oybirliği ile kabul edildi.

Ankara yılları

1922’de Ankara’ya giden Yahya Kemal, Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde başyazarlık yaptı.

O yıl, Lozan görüşmelerinde Türk heyetine danışman atandı. 1923’te Lozan’dan döndükten sonra II. Dönem TBMM’ye Urfa milletvekili olarak seçildi.

Milletvekilliği 1926’ya kadar devam etti.

Diplomatik görevleri

1926’da İbrahim Tali Öngören’in yerine Varşova’ya elçi olarak atandı. 1930’da Lizbon büyükelçisi olarak Portekiz’e gitti. İspanya orta elçiliği görevi de kendisine verildi.

Madrid’de görev yapan ikinci edebiyatçı sefir oldu. (İlki Samipaşazade Sezai’dir) İspanya Kralı XIII. Alfonso ile yakın dostluk kurdu.

1932’de Madrid elçiliğindeki görevine son verildi.

Yeniden TBMM’ye girişi

İlk defa 1923-1926 arasında Urfa milletvekili olarak görev yapan Yahya Kemal, 1933 yılında Madrid’deki diplomatik görevinden döndükten sonra milletvekili seçimlerine girdi.

1934 yılında Yozgat milletvekili oldu. O yıl çıkan soyadı kanunundan sonra Beyatlı soyadını aldı.

Ertesi seçim döneminde Tekirdağ milletvekili olarak meclise girdi. 1943’te İstanbul’dan milletvekili seçildi.

Milletvekilliği döneminde Ankara Palas’ta yaşadı.

Pakistan elçiliği

Yahya Kemal, 1946 seçimlerinde meclise giremedi ve bağımsızlığını yeni ilan etmiş Pakistan’a 1947’de büyükelçi olarak atandı.

Yaş haddinden emekli oluncaya kadar Karaçi’de elçilik görevini sürdürdü. 1949’da yurda döndü.

Emeklilik yılları

Emekli olduktan sonra İzmir, Bursa, Kayseri, Malatya, Adana, Mersin ve civarını ziyaret etti. Atina, Kahire, Beyrut, Şam, Trablusşam gezilerine çıktı.

İstanbul’da Park Otel’e yerleşti; ömrünün son yıllarını bu otelde geçirdi. Taha Toros, burada Yahya Kemal’in 1930’lu yıllardan itibaren değişik aralıklarla, 19 yıl oturduğunu yazmıştır.

1949’da İnönü Armağanı’nı aldı. 1956 yılında Hürriyet gazetesi her hafta bir şiirine yer vererek tüm şiirlerini yayınlamaya başladı.

Ölümü ve sonrası

Yahya Kemal Beyatlı’nın Aşiyan Mezarlığı girişinde bulunan anıt mezarı

Yakalandığı bir çeşit bağırsak iltihabı nedeniyle tedavi için 1957’de Paris’e gitti.

Bir yıl sonra 1 Kasım 1958 Cumartesi günü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde vefât etti. Cenazesi Aşiyan Mezarlığı’na defnedildi.

Şiirlerini mükemmel hâle getirmediği gerekçesiyle sağlığında kitaplaştırmak istememiştir.

1 Kasım 1958 tarihinde vefatı üzerine, İstanbul Fetih Cemiyeti’nin 7 Kasım 1959 günkü toplantısında Nihad Sami Banarlı’nın teklifiyle Yahya Kemal Enstitüsü kurulmasına karar verilir ve eserleri yayınlanır.

1961 yılında Divanyolu, Çarşıkapı’da yer alan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Medresesi’nde Yahya Kemal Müzesi açıldı.

1968 yılında Hüseyin Gezer tarafından yapılan bir heykeli İstanbul’daki Maçka Parkına yerleştirildi.

admin

İlgili yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.